Kıssadan Hisseler
Bir gün yerli kabileler arasında söz sahibi olmak adına yarış düzenleniyormuş...Her seferinde yeni bir genç katılıyor yarışmaya...Zorlu bir dağ yamacından zirveye tırmanan kim olursa kazanıyor , o kabile söz sahibi oluyormuş. Yarışma başlamış...Gençler son sürat koşmaya başlamış, engebeli arazi başlamış, tırmanmalar falan...Kimisi ilk tırmanışta düşmüş pes etmiş, kimisi daha da ilerlemiş...Aşağıdan bütün bir kalabalık bağırıyor...Her yıl çıktıkları bir seviye varmış, oraya geldiğinde herkes dururmuş daha da ilerleyemezmiş. Aşağıdan bağırırlarmış, "daha fazla gidemezsiniz...Düşersiniz..." diye...en fazla çıkan kazanırmış..Ama bu defa öyle olmamış! Bir tanesi hiç oralı değil ve tırmanmaya devam ediyor...Tüm tepeyi aşmış ve zirveye gelmiş! En tepeden insanlara bakarken, insanlar şaşkınlık içinde "bu nasıl mümkün olabilir, oraya yıllardır kimse çıkamadı en güçlü savaşçılarımız bile" diye söylenirken, tırmanan genç aşağıdakilerin anlamsız bağırtılarını farketmiş. Ne dediklerini anlamıyordu çünkü. Eliyle kulaklarını gösterdi "ben duymuyorum" dedi. Kalabalık onun sağır olduğunu anladığında daha da şaşkındı...--------------------------------------------------------------------Bu güzel oluşumu, daha güzel hale getiren emek veren siz dostlarım! kardeşlerim, büyüklerim...Hayattaki tüm başarı, kulaklarınızı tıkamaktan geçer. Bu bazen basit bir oyundur. Bazen ciddi bir iştir. Çevrenize kulak astığınız sürece hayatta bir adım atamaz, atsanız da zevk alamazsınız!
"60 dakikam olsa; 55 dakikasını düşünmek, 5 dakikasını da aksiyon için kullanırdım." Albert Einstein
"Hunlar ancak kazanabilecekleri savaşlara girmelidirler." Attila
"Saldırmadan önce iyi bir analiz şarttır.
Zafer; savaşırken değil, savaştan önce kazanılır!"
"Hunlar ancak kazanabilecekleri savaşlara girmelidirler." Attila
"Saldırmadan önce iyi bir analiz şarttır.
Zafer; savaşırken değil, savaştan önce kazanılır!"
"Düşmanın en büyük hilesi, dostluğudur." Sadi Şirazi
Kaybetmek, mağlup olmak; vazgeçmekle alakalı, pes etmekle alakalı bir şeydir.
"İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur, kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler." Napolyon
"İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur, kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler." Napolyon
Ali Cengiz Hikayesi...
Güreş ustası yetiştirdiği çırağına, güreş için öğreteceği 41 numaranın 40 tanesini gösterir. Genç, hem güçlü hem de ustasının bildiği tüm numaraları bilir. (Bildiğini sanır)
Ve gerçek bir usta olmak, ustanı yenmekle kalmayıp, kimseye yenilmemek üzerinedir. (Bize göre)
Genç, ustasına meydan okur ve karşı karşıya gelirler... Genç tüm hareketleri uygulamaya başlar. Nasıl olsa ustası ondan önce yorulacak ve ona bir süre sonra dayanamayacaktır. Genç, daha hızlı davranıp hareketlerden birisi ile onu tuş edecektir. Bunun hesaplarını yapar kafasında sürekli...
Ama o da nedir? Usta genç çırağına bilmediği bir hareket çeker ve genç bir anda kendini yerde bulur.
Şaşkınlıkla ustasına bakıp "bana bu hareketi göstermemiştin ama" der. O da "işte bu yüzden ben ustayım" deyip, çırağına gülümser.
Yıllarca her ustanın tüm bildiklerini öğretmeyerek, ilerlediği bir sistem düşünün... Üstüne koyup daha iyisini yapan nesil asla yetişmez.
Sanırım japonların daha iyiye gitmelerindeki bir çok sebepten sadece bir tanesi bu olabilir mi?
Güreş ustası yetiştirdiği çırağına, güreş için öğreteceği 41 numaranın 40 tanesini gösterir. Genç, hem güçlü hem de ustasının bildiği tüm numaraları bilir. (Bildiğini sanır)
Ve gerçek bir usta olmak, ustanı yenmekle kalmayıp, kimseye yenilmemek üzerinedir. (Bize göre)
Genç, ustasına meydan okur ve karşı karşıya gelirler... Genç tüm hareketleri uygulamaya başlar. Nasıl olsa ustası ondan önce yorulacak ve ona bir süre sonra dayanamayacaktır. Genç, daha hızlı davranıp hareketlerden birisi ile onu tuş edecektir. Bunun hesaplarını yapar kafasında sürekli...
Ama o da nedir? Usta genç çırağına bilmediği bir hareket çeker ve genç bir anda kendini yerde bulur.
Şaşkınlıkla ustasına bakıp "bana bu hareketi göstermemiştin ama" der. O da "işte bu yüzden ben ustayım" deyip, çırağına gülümser.
Yıllarca her ustanın tüm bildiklerini öğretmeyerek, ilerlediği bir sistem düşünün... Üstüne koyup daha iyisini yapan nesil asla yetişmez.
Sanırım japonların daha iyiye gitmelerindeki bir çok sebepten sadece bir tanesi bu olabilir mi?
Savaştan kaçınmak mümkün değildir. Sadece düşmandan üstün olana dek erteleriz.
Niccolo makhiavelli
Acıyı tatmış kişiler, adalet denilen intikamın peşinden koşarlar.
Pain
Pain